12Ummah-Trk

BJP'nin önde gelen liderlerinden Himanta Biswa Sarma, İslam karşıtı söylemleriyle dikkat çekiyor. Assam'da medreseleri kapatmış, dini kitapları yakmış ve birçok camiyi yerle bir etmiştir. Geçtiğimiz günlerde, mevcut camilerin yerine Hindu tapınaklarının yapılması çağrısında bulunarak Müslümanların özel kanunlarını ortadan kaldıracak olan Tek Tip Medeni Kanun'u desteklediğini açıkladı. Assam, bu hedefleri tamamlamak için Modi'nin yeniden seçilmesi gerektiğini söylüyor.

Gazeteci Raghav Trivedi, Amit Shah'ın konuşmasını haberleştirirken Hindutva fanatiklerinin korkunç saldırısına uğradı. Trivedi'yi Müslüman sanan saldırganlar, kendisinden röportaj görüntülerini silmesini istediler. Bu isteklerini reddeden Trivedi sözlü tacize ve fiziksel şiddete maruz kaldı. Şaşırtıcı bir şekilde, polisin onu saldırganlara teslim ettiği iddia ediliyor. Bu olay artan hoşgörüsüzlüğün ve ayrışmanın bir yansımasıdır. Nefrete karşı birleşelim ve adalet talep edelim.

Hindular Cuma Mescidi ve Saleem Chishti türbesinin bir zamanlar tapınak olduğunu iddia ediyor. Başbakan Modi'nin 2024 zaferinin, Hindu merkezli politikaların takip edilmesi ve cami yıkımlarıyla birlikte Müslüman tarihini silebileceğine dair endişeler artıyor. Bu durum Hindistan'da dini miras ile siyasi ajandalar arasındaki gerilimi yansıtmaktadır. Tartışma, kültürel kimliğin korunması ile ideolojik söylemlerin desteklenmesi arasındaki hassas dengeyi göstermektedir.

Hindistan'da korkutucu gelişmeler! Modi, Raja Singh ve Kaur; hep birlikte Müslümanları Pakistan'a göç etmeye zorlayan rahatsız edici bir söylem geliştiriyorlar. Modi'nin ayrıştırıcı söylemi Müslümanları “sığınmacılar” olarak yaftalarken, Raja Singh'in Hz. Muhammed'e yönelik aşağılayıcı sözleri gerilimi tırmandırmaktadır. Benzer şekilde Kaur, vatandaşlık için “Jai Shree Ram” sloganı atılmasının şart olduğunu söyleyerek gerilimi tırmandırmaya devam ediyor. Ayrımcılık Müslüman bir çocuğu evde eğitim almaya zorlayacak seviyeye gelmiştir. Ötekileştirilen Hintli Müslümanlar sizlere can alıcı bir soru soruyor: Evimiz Hindistan değilse neresi? #Hindistan #MüslümanHakları

Magazin ve siyaset dünyasının önemli isimlerinden Navneet Kaur, ayrıştırıcı söylemleriyle tartışmalara yol açıyor. BJP ve Başbakan Modi ile olan bağları, geçmişteki adli meselelerle düşünüldüğünde daha da dikkat çekiyor. Müslümanları hedef alan kışkırtıcı sözleri, dini kutuplaşmanın endişe verici bir boyutunu yansıtıyor. Modi'yi desteklemesi bu ayrıştırıcı söylemi daha da güçlendiriyor. Eleştirmenler onun birliği teşvik etme sorumluluğunu sorguluyorlar. Bu durum, Hindistan demokrasisinde ifade özgürlüğü ile toplumsal birliktelik arasındaki gerilimin altını çizmektedir.

Devam etmekte olan Hindistan seçimleri rahatsız edici olaylara sahne oluyor: Modi liderliğindeki İslam karşıtı Hindutva güçleri Müslümanlara baskı uygulamaya devam ediyor. Asılsız iddialar linçlere ve hapis cezalarına yol açarken, Müslüman kadınlar internet üzerinden yapılan açık arttırmalara ve tecavüz çağrılarına maruz kalıyorlar. Ayrıca, Hindutva liderleri de Müslüman işletmelerin boykot edilmesi için çağrıda bulunuyorlar. Videolar Müslüman seçmenlere yapılan baskıyı gözler önüne sermektedir. Eleştirmenler Modi iktidarının devam etmesinden korkuyor ve polisin Müslüman seçmenlere şiddet uyguladığını iddia ediyorlar. Uluslararası toplum ve Müslüman dünya, bu görüntülerle durumu daha net anlayacaktır.

Her gün karşılaştığımız videolar Hindistan'da yükselen İslamofobiyi gözler önüne sermektedir. Bugünkü videoda trende Kur'an okuyan bir Müslüman yolcu, Hindu yolcuların itirazlarıyla karşılaşıyor. Benzer olaylarda Hinduların çok kez Müslümanların ibadetlerini engellediği görülmektedir. Bu olaylar Hint toplumuna aşılanan nefretin giderek arttığını göstermektedir. Hindistanlı Müslümanlar bu durumla tek başlarına mücadele edememekte ve bu da küresel Müslüman toplumunun desteğine ve tepkisine duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.

Hindistan'da Müslüman bir kurye, teslimat detaylarını öğrenmek için aradığı Hindu bir müşterinin sözlü tacizine maruz kaldı. Olay, toplumda özellikle İslam'a karşı artan nefretin altını çizmektedir. Kurye Rahil Mirza, yalnızca dini inancı nedeniyle düşmanlıkla karşılaştı. Bu tür ayrıştırıcı eylemlerin kınanması ve birlik olunması yönündeki çağrılar, artan ayrımcılık dalgasına ilişkin kaygıların da etkisiyle giderek artmaktadır.

Narendra Modi'nin liderliğindeki Hindistan, aşağılayıcı ifadeler ve “Oy Cihadı” gibi söylemlerle İslam karşıtlığında ciddi bir artışa tanık oldu. Bu tür söylemler Müslümanları ötekileştirmekte ve Hindutva ideolojisiyle uyumlu olarak çatışmayı körüklemektedir. Liderlerin toplumsal ayrışmaları azaltmak için kapsayıcılık ve hoşgörüye öncelik vermeleri büyük önem taşımaktadır. Bu meselelerin çözümlenmesi, Hindistan'da daha eşitlikçi ve uyumlu bir toplumun tesis edilmesi için hayati önem taşımaktadır.

Endişe verici raporlar Hindistan'da din adamlarına yönelik şiddet olaylarında ciddi bir tırmanış olduğunu ortaya koyuyor. Müslüman toplumun muteber şahsiyetleri olan imamlar, güvenliklerine yönelik eşi benzeri görülmemiş tehditlerle karşı karşıya. 😔 Narendra Modi'nin liderliğinde imamlara yönelik saldırılar artmaktadır. Zorla sakal kesmekten acımasızca darp etmeye kadar uzanan bu saldırılar canice ve kabul edilmesi mümkün olmayan saldırılardır. 😡 🙏 #DiniŞiddetiDurdur #İmamlarİçinAdalet #AşırılığaKarşıBirlik

Karnatakalı siyasetçi Prajwal Revanna'nın; 2.976'yı aşkın cinsel saldırı videosu içeren bir taşınabilir belleğinin ortaya çıkmasının ardından, cinsel saldırı suçlamalarıyla karşı karşıya kalması Hindistan siyasetini sarsan bir skandal oldu. Modi hükümetinin Prajwal'ın Hindistan'dan ayrılmasını sağlama girişimi, iş birliği iddialarına yol açtı. Yaygın kınama ve adalet taleplerinin ortasında Bharatiya Janata Partisi'nin (BJP) ve liderliğinin güvenilirliğine ilişkin sorular giderek artmaktadır.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi son zamanlarda özellikle Hindistan'daki Müslümanlar hakkında büyük tartışmalara neden olan sözler sarf etti. Bu, çok sayıda Müslümanın öldürüldüğü ve yaralandığı 2002 yılındaki Gücerât vahşetinden beri devam etmektedir. Hatta Modi Müslüman yardım kamplarını “bebek üretme fabrikaları” olarak adlandırmıştır. Diğer bir olayda, yeni çıkarılan bir yasaya karşı yapılan protestolar sırasında, Müslümanların karışıklık çıkardıklarını iddia etmiştir. Söz konusu açıklamalar insanları korkutmakta ve endişelendirmektedir. Modi, kısa bir süre önce de tüm Müslümanları “sığınmacı” olarak nitelendirerek hepsini damgalamıştır. Bu sözler sadece inanç özgürlüğüne zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda Hindistan'ın büyük Müslüman nüfusunu da tehdit etmektedir. Bununla mücadele etmek için dünya çapındaki Müslümanların Hindistan'ın ayrımcılığına karşı seslerini yükseltmeleri gerekiyor. Bu mücadelede herkesin sesi önemlidir.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin geçtiğimiz günlerde bir seçim mitingi sırasında yaptığı konuşma, Müslümanları “sığınmacılar” olarak nitelendiren ve tehlikeli fikirleri körükleyen İslamofobik ifadeleri nedeniyle tepkilere yol açtı. Modi'nin Bhartiya Janata Partisi'nin anlayışını yansıtan söylemi, Müslümanlara karşı şiddeti körükleme ve toplumsal ayrışmayı derinleştirme riski taşımaktadır. Müslüman dünyanın Modi'nin söz konusu tehlikeli söylemini fark ederek kınaması ve ülkelerindeki Hinduların Müslümanlara ve liderlerine karşı tutumlarını gözden geçirmeye çağırması büyük önem taşımaktadır.

Modi'nin partisinden bir kadın adayın Haydarabad'daki bir camiye doğru ok atarmış gibi poz vermesi, Hindistan'ın stratejik gündemini yansıtıyor. Hindutva hükümetinin camileri hedef alması RSS ideolojisiyle örtüşmekte ve küresel çapta yankı bulmaktadır. Müslümanlara yapılan eziyetlere rağmen Modi'nin Müslüman ülkelerden ödüller alması İslamofobiyi cesaretlendirmektedir. Müslüman ülkeler hükümet eliyle sürdürülen İslamofobiye ve Hindistan'daki zulme son verilmesini talep etmelidir.

Modi hükümetinin İslam'a yönelik nefreti aktif bir şekilde teşvik etmesi hem Hintliler hem de dünya genelindeki Müslümanlar arasında endişeye yol açmaktadır. Modi, Müslüman çoğunluklu ülkelerden takdir görmesine rağmen, İslam karşıtı söylem ve politikaları hakkında birçok soru işareti bulunmaktadır. Kâbe’yi aşağılayan ürünlerin üretilmesi gibi örnekler, meselenin ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Hindistan'dan yayılan ve giderek artan İslamofobiyi önlemek için Müslüman çoğunluklu ülkelerin acil müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Kendini inek muhafızı olarak tanıtan, hüküm giymiş suçlu Bittu Bajrangi, toplumsal çatışmaları organize etmek ve kendi kanun anlayışını uygulamakla tanınmıştır. Bajrangi'nin eylemleri, Narendra Modi'nin 2014 yılında iktidara gelmesinden bu yana Hindistan'da baş gösteren daha büyük çaplı bir kanunsuz örgütlenme eğilimini yansıtmaktadır. Suç artışı konusundaki endişelere rağmen Modi'nin birçok ülke tarafından ödüllendirilmesi, dünya genelindeki aktivistler ve insan hakları savunucuları arasında soru işaretlerine neden olmaktadır.

İki eyalette cami imamları saldırıya uğradı. İmam Zakir Khaja 'Jai Shree Ram' sloganını atmayı reddettiği için saldırıya uğrarken; İmam Mohd Kamran, çay içerken benzer bir saldırıya kurban gitti. Hinduların medrese öğrencilerinin evlerine saldırdığını iddia ettiği şikayetler kaydedildi. Polis başlangıçta Müslümanların şikayetlerini reddetmiş, tıbbi raporlar göz ardı edilmiş ve Hinduların eli mahkeme önünde daha da güçlendirilmiştir. Bölgedeki Müslüman genç ve kadınlar tutuklanma korkusuyla evlerini terk etmeye başladılar.

Odisha'nın Sambalpur kentinde bir camiye düzenlenen bombalı saldırıda üç kişi yaralanırken, 19 yaşındaki şüpheli gözaltına alındı ve saldırının kişisel olduğu iddia edildi. Yetkililer olayın toplumsal nedenlerle gerçekleştiğini reddediyor. Ülke çapında artan nefret suçlarının ortasında, bölgedeki güvenlik önlemleri arttırıldı. Soruşturmalar devam ederken, toplumsal birliktelik ve bu tür şiddet olaylarına karşı daha sıkı önlemler alınması talepleri ülke genelinde yankılanıyor.

Başbakan Modi'nin liderliğindeki Hindistan'da giderek artan bir şekilde Müslümanları hedef alan Hindu festivalleri, toplumsal dinamiklerde rahatsız edici bir değişime işaret etmektedir. Özellikle Holi gibi festivallerde gerçekleştiği rapor edilen küçük düşürücü olaylar, geleneksel kutlamaların artık bir sindirme aracı olarak kullanıldığına işaret etmektedir. Siyasi müttefiklerin işbirlikçiliği ve suçluların cezasız kalması, azınlık hakları ve laik değerlerin aşınması konusundaki endişeleri artırmaktadır.

Ağır sonuçlara yol açan asılsız suçlamalar da dahil olmak üzere Hintli Müslümanların karşılaştığı hukuksuz uygulamalar, toplum içinde bir korku atmosferi yaratmıştır. Zamanında medyada geniş yer almasına rağmen, asılsız suçlamalara maruz kalan kişilerin beraat etmeleri haberlere konu olmamış, bu da taraflı haberciliği gözler önüne sermiştir. Trajik bir şekilde kaybedilen hayatlar ve sarsılan gelecekler, bu tür adaletsizliklerin kalıcı etkilerine dikkat çekmektedir.

Ahmedabad'daki Gücerât Üniversitesi'nde okuyan Müslüman öğrenciler, çevrede cami bulunmaması nedeniyle yurt binasında namaz kıldıkları için Hindutva taraftarlarının saldırısına uğradılar. Yaklaşık 200 saldırgan yurda girerek çeşitli ülkelerden en az beş öğrenciyi yaraladı. İnternette paylaşılan videolar, polisin duyarsızlığı ve üniversite yetkililerinin küstah açıklamalarıyla daha da şiddetlenen vandalizmi ve İslamofobik şiddeti gözler önüne seriyor. Bu olay, dini bağnazlık ve ayrımcılığa karşı küresel kınama ve dayanışmaya duyulan acil ihtiyacın altını çizmektedir.

Geçirdiği bir kazada iki kolunu birden kaybeden ressam Wasim Sheikh'in küçük dükkânı Madhya Pradeş'teki BJP hükümeti tarafından yıkıldı. Asılsız bir şekilde taş atmakla suçlanan Sheikh, dükkânının yıkımını yalanlaması için baskı gördü. Toplumsal gerginlikler daha fazla yıkıma yol açarken, AIMIM başkanı Asaduddin Owaisi yaşananlara tepki göstererek BJP'nin eylemlerine karşı çıktı.

Modi hükümetinin Gücerat'ın Kutch bölgesinde bir cami ve üç medreseyi yıkması azınlık hakları konusunda tartışmalara neden oldu. Jamnagar'da Razzaq kardeşlerin mülklerine yönelik benzer eylemlere ilişkin raporlar da konuyla ilgili endişeleri arttırıyor. Bu olaylar Hindistan'da inanç özgürlüğü ve yönetimin daha büyük sorunlarına dikkat çekerek ulusal ve uluslararası düzeyde tartışmalara yol açmaktadır.

Delhi'nin İnderlok bölgesinde polis Cuma namazını yarıda keserek cemaati tekmeledi. Bu olay, Narendra Modi'nin iktidara gelmesinden bu yana kamu sektörüne nefretin enjekte edildiği rahatsız edici bir eğilime işaret etmektedir. Bazılarının, İslam'ı Hinduizm'e düşman olarak algılamasıyla Hindu-Müslüman gerilimi giderek tırmanmaktadır. Söz konusu saldırı, Müslümanlar arasında korkuya yol açarak Cuma namazlarına katılımı ve kalabalık camilerde toplanmayı engellemek istemektedir.

41 madencinin kurtarılmasında gösterdiği kahramanlıkla tanınan Wakeel Hassan, Delhi'deki evinin uyarı yapılmadan buldozerle yıkılmasıyla hükümetin sert yüzüyle karşılaştı. Hassan önceleri ulusal bir kahraman olarak saygı görürken şimdi ailesiyle birlikte evsiz kaldı. Hassan 2013 yılından beri evin resmi maliki olmasına rağmen yetkililer yıkıma devam ettiler. Bu da Hassan'ı kendisine başka bir ev verilmediği takdirde süresiz oruç tutma fikrine yönlendirdi.